19. yüzyılın sonlarından günümüze dek Türkiye’nin en popüler caddesi olan İstiklal Caddesi, son zamanlarda eski günlerinden uzak olduğuna dair doğal bir eleştiri altında. Değişen turist yapısı ve şehrin giderek siteleşmesi sonucu şehir sakinlerinin caddeye olan kültürel ihtiyacı azalmış durumda. Fakat caddenin daha önceki dönemlerde de aynı eleştiriler altında kaldığı tüm İstanbullular tarafından bilinen bir konu. Son dönemde Emek Sineması’nın bulunduğu Cercle d’Orient binasının restore edilmesi ve Gezi Parkı’nın Topçu Kışlası’na dönüştürülme projesi sonucu çıkan olaylar, bugün yaşanan kültürel yozlaşmanın temellerini oluşturmuştu. Cadde boyunca yayılan sinema ve tiyatro sahnelerinin tozları yerlerini nargile dumanlarına bırakmıştı. Ekonomik krizin de kapıya dayanmasıyla her şey kötüye giderken üstüne bir de pandeminin yaşanması, şehrin kültür ve sanat noktasına son darbeyi indirmişti.
2021 yılının ikinci yarısında pandemi sayısal olarak azalmasa da aşılanmanın etkisiyle psikolojik olarak rahatlayan insanlar tekrardan sokaklara döküldü. Tiyatrolar, sinemalar, konserler ve sergiler alınan önlemlerle beraber tekrardan sanatseverlere kapılarını araladı. İşte bu kadar badireye rağmen kapıları hala açık olan cadde ve çevresindeki kültür noktaları İstiklal’in tekrardan küllerinden doğmasına öncülük ediyor.
Bugün Taksim Meydanı’ndan İstiklal Caddesi’ne doğru yürüdüğümüzde arkamızda kalan yeni AKM, 29 Ekim 2021 tarihinde Sinan Operası ile kapılarını açtı. Yeni yapıyla ilgili en güzel detay ise tasarımının, ilk yapının mimarı Hayati Tabanlıoğlu’nun oğlu Murat Tabanlıoğlu tarafından yapılması oldu. AKM’den uzaklaşıp adımlarımız İstiklal’in sınırlarından içeri girdiğinde gözlerimiz hemen sağda Fransız Kültür Merkezi’nin tarihi binasına takılıyor. Hemen hemen yılın her günü sergilere veya film gösterimlerine ev sahipliği yapan mekanın iç avlusunda kendinizi Fransa’da hissedebileceğiniz çok güzel bir kafe de bulunuyor. Yolumuza devam edince yine sağ tarafta kalan caddenin en önemli kültür merkezlerinden biri olan Akbank Sanat binasını görüyoruz. Gerek kısa film festivali gerekse Marina Abramović’in Flux sergisi gibi önemli etkinliklere ev sahipliği yapan bu mekan kesinlikle takip edilmesi gereken bir sanat noktası. Kalabalığın arasında yürüyüp eski günlerinden biraz uzak olsa da hala gösterimlerine devam eden Fitaş Sineması’nı da geride bırakıyoruz ve Mis Sokak tabelasını görüyoruz. Bu sokağı özel kılan ise Cercle d’Orient binasının restorasyonundan Emek gibi nasibini alan tarihi İnci Pastanesi’nin yeni mekanına ev sahipliği yapması. Ufak bir mola verip pastanenin meşhur profiterollerini yedikten sonra tekrar caddeye çıkıyoruz. Yine sağda kalan İmam Adnan Sokak’ta festival filmlerine ev sahipliği yapan Yeşilçam Sineması ve Cem Yılmaz’ın 1995 yılında ilk gösterisini gerçekleştirdiği Leman Kültür bölgenin önemli değerlerinden. Kalabalık artmaya devam ederken nihayet İstiklal Caddesi’nin en geniş cepheli binası olan Cercle d’Orient’un önünde buluyoruz kendimizi. 1883 yılından beri ayakta olan bu görkemli bina estetik açıdan caddenin en güzel yapılarından biri. Bir zamanlar İnci Pastanesi ve ‘orijinal’ Emek Sineması’nı barındıran bu bina, restorasyon sonrası içinde kafeleri, Madame Tussauds müzesi ve ‘yeni’ Emek ile ziyaretçilerini bekliyor. Emek’ten bahsetmişken binanın karşı tarafında kalan sokakta Cinemajestic, sinema için direnmeye devam ediyor. Meşhur kitabevimiz Mephisto’yu da geçtikten sonra şehrin birbirlerini karşılıklı selamlayan efsane pasajları olan Atlas ve Beyoğlu’nun ortasında buluyoruz kendimizi. Beyoğlu’nun girişinde Üstat Ferhan Şensoy’un Ferhangi Şeyler oyununun afişi hala asılı. Beyoğlu’nun en güzel abisi Ferhan Usta’nın ardından, muazzam yapısı ile tarihi Ses Tiyatrosu genç tiyatrocuların emekleriyle ayakta kalmaya devam edecek. Beyoğlu Pasajı’nın alt katında ise Beyoğlu Sineması festival zamanlarında gördüğü rağbeti diğer zamanlarda görememekten şikayetçi.
Beyoğlu’ndan çıkıp Atlas’a adım attığımızda popüler kültürün, Issız Adam’ın final sahnesiyle tanıdığı koridora geliyoruz. Restore edilmiş bir diğer yapı olan Atlas’ın meşhur sinemasına harika bir de sinema müzesi eklendi. Meraklılarının mutlaka gidip görmesi gereken bir koleksiyona sahip olduğunu belirtmekte fayda var. Fazlasıyla kültür ve sanat depoladıktan sonra İstanbulluların ve turistlerin en güzel akşamlarına ev sahipliği yapan Çiçek Pasajı’nın büyülü ortamı karşılıyor ziyaretçilerini. Çiçek Pasajı’ndan güzel anılarla çıktıktan sonra da Galatasaray Lisesi’nin çaprazında Usta fotoğrafçı Ara Güler’in mekanı Ara Kafe’de güzel bir kahve içebilirsiniz. Kahve ile günün sonu yaklaşırken İstiklal’in daha yarısı bile bitmiyor aslında. Müthiş mimarisi ile Avrupa Pasajı, hareketli ortamıyla Nevizade, yenilenen binasıyla Yapı Kredi Kültür Merkezi, tarihi Hazzo Pulo ve Suriye pasajları, modern sanatın nabzını tutan, Salt Beyoğlu ve Meşher, şu an restorasyonda olan yıllarca Genco Erkal’ın sahne aldığı Muammer Karaca Tiyatrosu ve caddenin sonuna doğru geldiğimizde kendinizi İtalya’da hissedebileceğiniz yenilenen Narmanlı Han…
Sonuç olarak ‘Abi İstiklal bitti artık’ diyenlere caddenin hala orada olduğunu ve bizler tarafından terk edildiğini ama geri dönme vaktinin geldiğini hatırlatmakta fayda var.
Geleceğe Not
Her hafta yeni bölümlerle yayın yapan podcast kanalı.
Yazı Arşivi