İstiklal Caddesi’nin derinliklerine doğru inerken, antik gelenekteki neoklasik heykel sanatını ortaya koyan karşılıklı iki kadın heykeli ile ziyaretçilerini karşılayan bir kapı görürüz. Bu kapı 1923’te Cine Salon Electra adıyla Safvet ve Naci Beyler tarafından açılan ve bugünkü adı olan Alkazar’ı 1925’te alan bir sinema salonuydu. Açıldığı ilk yıllarda kovboy ve korku filmleri gösterilen bu salon 1950’lerde Doğubank`a geçti, daha sonra da Kadri ve İzzet Cemali kardeşler tarafından işletildi. Bu yıllardan itibaren de fantastik seri filmlere ev sahipliği yaptı. 1994 yılında Germinal filmiyle tekrar açıldıktan sonra halk arasında sanat filmleri olarak nitelendirilen filmleri izleyici ile buluşturan bir sinema salonu olarak hizmet verdi. 2010 yılına geldiğimizde ise maddi sıkıntılar nedeniyle tamamen kapandı. Bu tarihten itibaren binanın, çeşitli söylentilerin doğrultusunda, sinema ve sanattan uzak bir mağaza konseptiyle açılacağı konuşuldu. Fakat NIKE tarafından bir sosyal sorumluluk projesi olarak restore edilen bina 2021 yılının Kasım ayında kapılarını sanata tekrar açtı. Yeni haliyle HOPE Alkazar olarak İstiklal’de yeniden doğan bu karakteristik yapının içinde, Alkazar Salonu’na ek olarak, herkese açık bir Spor Stüdyo’su ve birçok farklı deneyim sunan Yaratıcı Stüdyo’da yer alıyor.
Yaklaşık bir asırlık geçmişinde binlerce filmin gösterimine ev sahipliği yapan ve bu ev sahipliği sırasında binlerce insanın anısını barındıran bu estetik bina, küllerinden doğuşunu medya sanatçısı Refik Anadol ile gerçekleştiriyor. 1985 yılında İstanbul’da doğan Anadol, Kadıköy Anadolu Lisesi’nden mezun olduktan sonra eğitim hayatına İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde fotoğraf ve video alanında devam etti. 2009 yılında Görsel İletişim Tasarımı bölümünü çift ana dal yaparak tamamlarken gerçekleştirdiği mezuniyet projesi, Türkiye’deki ilk 3D video projeksiyon projesiydi. Bu projeden sonra yıllar geçtikçe mimariyi ve medya sanatlarını yapay zeka ile buluşturan Anadol, bilinirliliğini niteliği ile aynı oranda arttırarak sanat dünyasında önemli bir yer edindi. Montreal Bienali, İstanbul Bienali ve Ars Electronica gibi birçok etkinlikte yer aldı. Yurt içinde Santralistanbul Çağdaş Sanat Merkezi ve Pilevneli Dolapdere, yurt dışında Los Angeles’taki Walt Disney Konser Salonu, Hammer Müzesi ve SANAA’s School of Design Binası gibi yerlerde çalışmalarını sanatseverlere sunan Refik Anadol, Alkazar Rüyası adlı son çalışması ile 20 dakikalık enfes bir deneyim daha yaşatıyor. İki bölümden oluşan bu çalışma, ilk bölümde 1940’lardan kapanıncaya kadar Alkazar’da gösterilmiş 150 filmden kareler bulunduruyor. İkinci bölüm ise izleyicinin, eş zamanlı yapay zeka algoritmasıyla etkileşime geçerek, kişinin hareketine göre yapay zekâ tarafından algılanılan ve tepki veren renkli bir interaktif deneyimden oluşuyor.
Özellikle projenin ilk kısmında etrafımızda Türk sinemasının nostalji kokan kareleri tarafından çevrelendiğimizde, Alkazar’ın tarihi salonunda oluşan atmosfer ile o güne kadar orada yaşanmış tüm anılar gözümüzün önüne geliyor. Mekanın ruhu ile sanatın gücü zihinlerimize geçmişin şiirselliğini yansıtıyor. İşte bu yansıma da şehrin belleğini oluşturan bu tarz alanların korunarak geleceğe taşınması gerekliliğini net bir şekilde hatırlatıyor.
Geleceğe Not
Her hafta yeni bölümlerle yayın yapan podcast kanalı.
Yazı Arşivi