Toplumlar belirli bir geçmişin mirasını taşıyan ve nesilden nesile aktarılarak bugüne kadar gelen hususi kalabalıklardır. Kültür ise geçmişten bugüne gelen işe yarar birikimlerin hala yaşatılabilmesidir. Yani toplumsal kültür; bugünün neslinin bozulmadan geçmişi yarına taşıyabilme kapasitesi olarak da tanımlanabilir.
Zaman doğal olarak geçmiş tecrübelerin üstüne yenilerin eklenmesiyle insan davranışını ve yaşam biçimini değiştirir. Doğal süreç devam ederse yaşam hızlanır ki dünyada kültürel gelişmişlik el değiştirse de yeryüzündeki hızlı yaşama tarzı günden güne artmakta. Bilgiye erişimin kolay olması ise bu konudaki en önemli faktör sayılabilir.
Geçmişin belli dönemlerinde kültürel değişimlerin zamana sindirilerek, kontrollü bir şekilde daha üst seviyelere çıktığı veya budandığı görülebilir. Bugün ise kanaatimce zamanın çıldırtıcılığı kültür seviyesinin cevherine inip onu parçalama eğiliminde. Ya da şöyle düşünebiliriz; tek bir anlayış diğerlerini kendine benzetmeye çok yaklaştı. Daha öz ifade etmek için dünya üzerinde tek bir düşünce hüküm sürmek üzere. Buna batı kültürü diyebiliriz.(Gerçi oval bir dünyada kime göre batı orası da ayrı bir konu.) Anlayış olarak kati bir şekilde ise kapitalizm; yani mal birikiminin hükümdarlığı.
Biriktirmek ve potansiyel mal gücünü bir virüs gibi kullanarak geçmişten bugüne dünyanın farklı yerlerinde ortaya çıkmış olan renkleri soğutarak yok etmek bir hayvanın neslinin tükenmesi gibi dünya için kayıp olacaktır. Bu da bütün insanlığın ruhunda yara açacaktır. Bir nevi hastalık olarak da tanımlayabileceğimiz durumumuzun tedavisi ise mülk için ruhu feda etmemek madde hükümdarlığına son vermektir.
Kendi devletimiz için kültür değerlendirmesi yapacak olursak Anadolu’da kurulan daha doğrusu kökü Orta Asya’ya uzanan devletimizin ne büyük kültürel değerinin olduğunu görebiliriz. Bu durum her millette yoktur. Kültürleri insanlara benzetirsek devletimiz kadim geçmişiyle olgun bir insan olarak değerlendirilebilir ve bu devlet geçmişteki potansiyelini kullanabilirse herhangi bir konsülde sözü geçen kemale ermiş bir zat olarak değer görecektir.
Mesele kendi kimliğimizin farkına varmamız, yüzyılların tavında dövülmüş olan çelik karakterimizin üzerindeki pası atıp toplum kültürümüzü yeniden şahlandırmaktır. Bu şekilde dünya üzerindeki müspet kültürlerin de yeniden hayat bulacağına inanıyorum. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere selam ve hürmetle..
Geleceğe Not
Her hafta yeni bölümlerle yayın yapan podcast kanalı.
Yazı Arşivi